Ah Bir Dinleyebilsek :)

cat: Topluca birbirimize akıl vermeye bayılıyoruz:) Halbuki bir dinleyebilsek karşımızdakini, hem o rahatlayacak hem de biz kendimiz gereksiz yükün altına girmemiş olacağız. Bunu en çok da biz anneler yapıyoruz.  Koruma içgüdüsüyle hareket ettiğimizden (bundan şüpheliyim bak) hep “verecek bir aklımız” var. Ne bitmez tükenmez bilgiye sahipmişiz! Kendime de şaşıyorum bunu yaptıkça. Yapma diyorum ama ben bile beni dinlemiyorum. Halbuki tahsil falan yapmış değilizdir çoğumuz bu “akıl verme”  konusunda. Bu anneliğin yanında bonus olarak geliyor:) Nasıl oluyor anlamıyorum, çocuğumuz doğar doğmaz devreye giriyor. O andan itibaren verecek hep bir aklımız var. Belli bir döneme kadar sorunsuz da işliyor. Sonra çocuğumuzun da “kendi fikri” olmaya başlayınca işler karışıyor. Benim aklım senin aklını döver derken “hayırsız” evlat damgasını yapıştırıveriyoruz çocuklarımıza. Vay şunun oğlu, vay bunun kızı, bak onun gelini şöyle iyi böyle iyi diye diye dolaşırız ortalıkta. Bunu yüksek lisansını yapmış anneler bile var. Onlar bide kıdemli “kayınvalide” statüsüne ulaştıklarında, ağızlarından burunlarından taşan “akıllarını” vermekten hiiç çekinmezler. Yılların tecrübesi var sonuçta ortada. Heba mı olsun? O yaşa kadar dil, görüş  ve mimikler mükemmelleşmiştir artık.  Bir bakışta insanı çözer ve “aklını” veriverir:) İşte bu dayanılmaz akıl verme isteği içinize gelip yerleştiğinde, kendinize bir kedi edinin. İstediğiniz kadar akıl verebilirsiniz:) Tecrübeyle sabit cevap vermiyor. Açıkçası pek de umurunda olmuyor sizin ne dediğiniz:)

Advertisement