Horoz…..lanmak
Nereden aklıma geldi? Servis şoförümüzün sabah erkenden ve oldukça sisli havada, sürat yapınca aldığı uyarı karşısında verdiği tepki, “rahmetli” beyaz horozumuzu aklıma getirdi:) Bembeyaz, kasım kasım yürür, gelen geçen tavuk, civciv ve çocuklara sataşır dururdu. Hadi tavuklara sataşmasını anladık da, kendini kümesten başka evin de sahibi sanınca sonu tencere olmuştu.
Bize nasıl geldi hatırlamıyorum, ama oldukça kavgacı, kırmızı ibiğini sallaya sallaya dolanırdı ortalıkta. Onu gören zavallı tavuklarımız kaçışır, börtü böcek bile saklanacak yer arardı:) Çayırda bir aşağı bir yukarı gezer dururdu kabadayı misali. Bir tesbihi eksikti, ama o da o zamanlar sadece büyüklerimizin evinde, Mushaf’ın arasında bulunabilirdi.
En küçük kardeşimin kabusu olmuştu. Bahçeye çıksa hemen koşa koşa çayırdan gelir, onu kovalayıp gagalamaya çalışırdı. Kendinden küçük gördüğü belliydi. Küçüktü de kardeşim:)
Bir gün, biz evin içinde otururken dışarıda bir cayırtı koptu. Bizim kabadayı, kardeşimi tek başına çayırda görünce, onu kovalamış ve kollarını gagalamıştı. Biz yetiştik ama o zafer kazanmış kovboy misali, gene ibiğini sallaya sallaya ve çayırdan yukarı doğru sektire sektire gitmişti. Gitti ama gene de soframıza kapama olmaktan kurtulamadı:)
İşte bizim minyatür servis şoförümüz aynı onun gibi. Bir tek ibiği eksik:)
Koldur desem anlaşılır belki de Fitka ne yaa?
Bizim bir sene çok fitkamız oldu. Şaşırma şaşırma, bildiğin hindi! Biz fitka der, kimi yerlerde de koldur derlerdi. Belki başka türlü çağıranlar da vardı ama benim bildiğim bunlar. Sağa kovalarsın sola gider, aşağı kovalarsın yukarı giderlerdi. Anlayın artık başa çıkmak ne kadar zordu! Hepsi bir arada hareket eder ve kafalarına estiği gibi çayır çayır dolaşırlardı.
Bizim evimiz “aşa maalede” olmasına rağmen, onları “orta maaleden” topladığımız çok olmuştur. Sürekli gul gıl gul gıl homurdanırlarda. Gul gıl dan sonra gelen uzuuuun operet ise, nefessiz kalıp öleceklermiş hissi yaratıyordu bende. O kadar sanatsal ve başına buyruk hayatları vardı:) Hepsinin rengi tek tip, gri, siyah ve beyaz karışımı uzun tüyleri vardı. Kanatlarından düşen uzun tüyler neredeyse canlanacak, nerede benim mürekkebim diyecek kadar güzellerdi. Parlak, ucu sivri ve yumuşacık tüyler.
Fitkalarımızın evimizdeki varlığı kısa sürdü. Göç yolları bize de görününce, hepsi kesildi ve köprümüzün üstüne yan yana dizildiler. Kocaman bir ateş yakarak kalan tüylerini tütsüledik ve hepsini konserve yaptık. Teee köyde baktığımız fitkalarımızı anavatan da yemek nasip oldu.
Her açtığımız kavanoz mis gibi memleket kokuyordu….