Katırtırnakları ve Boncuklar

Çeşme başındaki Katırtırnakları

Bunlar masal dedemin katırının tırnakları değil:) Katırın da tırnağı olur ama bunlar baharda açan mis kokulu akasyalar. Çeşmenin az ilerisinde ve alt tarafında ne zaman dikildiklerini bilmediğim kocaman akasyalar. Gövdeleri, yaprakları, narin beyaz, salkım salkım çiçekleri ile çok sevdiğim akasyalar. Neden katırtırnağı dendiğini de bilmiyorum. Belki dikenlerinin sivriliğinden ötürü, belki de ne isim vereceklerini bilemediklerinden….

Üç tanesi masal dedemin evine doğru giden yolda yan yana dizilmişti. Bir tanesi de çeşmenin alt tarafına yerleşmişti. Yeşilin çok güzel bir tonundaki yaprakları, Nisan Mayıs I'm going to plant several of these trees on our property for our bees to produce honey.  Evidently locust honey is fabulous!: gibi beyaz salkım çiçeklerle süslenirdi. Dallarından aşağı sarkan, öbek öbek salkımlar, her rüzgarla birlikte cennet gibi kokusunu dolaştırırdı havada. Gelip giden kokunun esiri olmamak elde değildi. Her türlü güzel yaratmıştı yaradan. Dalları arasında sakladığı serçeler, salkım çiçeklerin nektarını içer, hem kokudan hem de tattan mest olmuş halde cik cikleyip dururlardı. Çeşmenin alt tarafına yerleşmiş olan, sanki ayrı kalmanın verdiği hüzün ile, daha az çiçeklenirdi. Salkımları daha ufaktı. Enece doğru uzattığı dalları ile karşıdaki katırtırnaklarına uzanmak ister gibiydi. Bir ay kadar süren çiçeklenmeler yalancı cennet kokusuyla beraber yavaş yavaş son bulur, ama yeşilin en güzel tonundaki pürüssüz yaprakları yaz sonuna kadar kalır ve yolu gölgelemeye devam ederlerdi.

Mutluluk ve hayat doluydu akasyalar. Herkes göçüp evler ve  bahçeler kendi halinde kalınca, evimize doğru gelen yol ve yamacın her yeri taze, yeni katırtırnakları ile dolmuş. Yan yana, sık sık ve dalları da budanmadığı için bol dikenli. Anladım ki insanlar hala oralardayken ıslah olmuşlar ama kendi başlarına kalır kalmaz yabani hallerine dönmüşlerdi. Belki de o nedenle bu kadar çok dikenleri vardı. Onları koruyacak kimseleri kalmamıştı. Tarlaların çam ağaçlarına teslim olduğu gibi onlar da behçeleri teslim almıştı. Hala her bahar kokuları gelir…. çok, çok uzak geçmişten…..


Nine Boncukları

Dane dane, renk renk ama illa da yuvarlak:) Siyah ferace ve ak yaşmakların altından görünen, insana huzur veren boncuklar. Yaşayıp görmüş, dünya yolunun sonuna yaklaşmış, elleri kırış kırış ninelerimizin boncukları. Kimisi mavi, kimisi zümrüt yeşili, o gerdanda her daim ve yıllarca orada durmaktan artık bir uzuv gibi canlı olan boncuklar. Beyaz yaşmaktan dolayı mıdır bilmem ama o boncuklar hep çok güzel görünürdü gözüme.

O boncuklar güven verirdi insana. Benim bilmediğim ama onların bildiği çok şey vardı.Turquoise Seed Bead Necklace/Bracelet with Gold Vermeil Beads Boho Chic Layering Jewelry: Ne sorsan cevabı vardı. Neyin nasıl yapılacağını, nizamın düzenin yolunu bilirlerdi. Ne de olsa bir ömür geçirmişlerdi yan yana gerdanlarda. Pazenden dikilmiş şalvar ve entarinin çiçeklerini gölgelemeden vakur bir edayla gerdanlarda sıralanırlardı. Kara feracelerin ve kara lastik pabuçların süsü gibiydiler. Hep en başta, hep orada. Sorsan her danenin anlatacak hikayesi vardı. İşte o yüzden rahattı onların yanında olmak. Dıgıl dıgıl konuşurlar, sıkılmazdın. Her şeyi bilirlerdi. Her şeylerin çocuklardan saklandığı zamanlarda bulunmaz nimetti onlar.

Ne iplerinin koptuğunu gördüm, ne de gerdandan çıktıklarını. Kefen vakti gelene kadar danelerin her biri kendi hikayesini yazmaya devam ederdi. Sonra ne olurdu boncuklara bilmiyorum. Nineler gidince onlar da giderdi.  Ne sorabilirdim ne de arayabilir başka bir ninenin gerdanında görene kadar. Gene hayat devam ediyor ve her dane zümrüt zümrüt bakıyordu…

Advertisement