Kokuların hayatımızda kapladıkları yerin, bizde iz bırakmış olanların, anımsatıcı bir esintiyle burnumuza yeniden gelene kadar, farkına varamıyoruz. Tesadüfen bir sokaktan geçene kadar, bir çitlembiğin kokusunu yeniden alana kadar, uzun süre kapalı kalmış bir evin içine girene kadar, dolabın dip köşesinde, sanki özellikle saklanmış gibi duran çocuklarımızın tişörtlerini bulana kadar. Kokular çeşit çeşit, kimisi aygın kimisi baygın, kimisi sevgili, kimisi evlat, kimisi de kaynana 🙂 Bahar canlı ve deli, yaz sıcak ve tembel, sonbahar durgun ve olgun, kış ise soğuk ve beyaz kokar. Yeni biçilmiş taze ot kokusu, biçilmiş otun kurumaya başlayınca geride bıraktığı buruk koku, yağmurdan önce gelen esintinin kokusu, yağmurdan sonra topraktan yükselen koku, evin içine yayılmış taze ekmek kokusu, yeni doğmuş bebeğin kokusu, oğlumun odasının kokusu, eşimin can kokusu, yeğenlerimin mis kokusu, çam ağacının kaşındırıcı kokusu, “toz ağacının” hapşırtıcı kokusu, dibi tutmuş yemek kokusu, ofisteki kağıt kokusu, yanmış yağ kokusu, komşumdan gelen sarma kokusu, kayınvalidemden yükselen iş kokusu, babamdan yükselen baba kokusu, annemin çılgın kokusu:), dayımın deli kokusu, kahvenin davetkar kokusu, sokağın kalabalık kokusu, menekşenin derin kokusu, orman çileğinin dayanılmaz kokusu, yeni yıkanmış çamaşırın temizlik kokusu, karşı masada oturan arkadaşımdan yayılan müdür kokusu:), dumanın isli kokusu, tütünün acı kokusu, salatalığın kütür kütür kokusu, taze domatesin ye beni kokusu, kirazın sağlık kokusu, arkadaşımdan yükselen merak kokusu:), denizin kum kokusu, dolapların üstüne birikmiş toz kokusu, havuzun klor kokusu, hastanelerden yükselen hastalık kokusu, sobada yanan odunun kokusu, ahırdaki hayvan kokusu, yeni badana yapılmış evin kokusu ve bir sürü daha. Her canlının ve her eşyanın kendine has kokusu. Kimisini sever, kimisini de görünmez bir el ile derinlere gömeriz. Arada sırada bize anımsattığı bir duyguya denk gelince, bir şeyler mırıldanır ve neyi tercih ettiğimize bağlı olarak, ya geçiştirir yada hatıranın keyfine varırız.
Rahmetli Sabragamın kovanlarından yediğimiz balın kokusuna bir daha hiç denk gelmedim. Göçmeden önce kendi bahçemizde yetiştirdiğimiz karpuz, kavun ve domatesin kokusunu bir daha hiç alamadım ama bir sürü yeni koku tanıdım. Kimisi güzel anılar bıraktı, kimisi de anlaşma sağlamam gereken anılar. Sülmanaganın taşıdığı yuvarlak pufidik ekmeklerin kokusunu bulamadım ama yeni fırınlardan çıkan yeni ekmeklerin kokusunu aldım. Kurban bayramlarında gizli saklı kesilen kurbanlıkların taze et kokusunu da almadım fakat çeşit çeşit kebapların yeni kokularıyla tanıştım. Bayram yerlerinde söylenen manilerin, cevizin dalına kurulan salıncağın, her eyvanda olan sarı eriklerin, bakraçla pınarlardan taşınan suyun, kışlık saman ve kömürün alınması, komşuların birbirini çekiştirmesi hep bir koku bırakırdı arkasında. Aynı hayat gibi; kimisi hoş, kimisi nahoş…